Перевод: с русского на все языки

со всех языков на русский

ışık almak

  • 1 засвечиваться

    несов.; сов. - засвети́ться, фото

    Русско-турецкий словарь > засвечиваться

  • 2 загораться

    tutuşmak,
    ateş almak,
    parlamak; kızarmak (utançtan),
    kıpkırmızı kesilmek
    * * *
    несов.; сов. - загоре́ться
    1) tutuşmak; ateş almak; yanmaya başlamak; parlamak

    вдали́ загоре́лся огонёк — uzakta bir ışık yandı

    на чердаке́ загоре́лось — çatıarasında yangın çıktı

    зда́ние загоре́лось — bina ateş aldı

    загоре́лся бензи́н — benzin parladı

    дрова́ загоре́лись — odunlar tutuştu

    трут не загоре́лся — kav almadı

    на не́бе загоре́лись звёзды — gök yüzünde yıldızlar parlamaya başladı

    у него́ загоре́лись глаза́ — gözleri parladı

    2) перен. kızarmak; kıpkırmızı kesilmek

    его́ лицо́ загоре́лось от стыда́ — utancından yüzü kıpkırmızı kesildi

    3) перен. ( начинаться) almak; çıkmak

    загоре́лся спор — bir münakaşadır aldı

    Русско-турецкий словарь > загораться

  • 3 поглощать

    несов.; сов. - поглоти́ть
    1) soğurmak; emmek

    поглоща́ть светову́ю эне́ргию — ışık erkesini soğurmak

    небольши́е земе́льные наде́лы поглощены́ кру́пными хозя́йствами — перен. küçük toprak parçaları büyük işletmeler tarafından yutulmuştur

    2) yutmak; emmek

    мо́ре поглоти́ло кора́бль — deniz gemiyi yuttu

    тума́н тут же поглоти́л ло́дку — sis saniyesinde kayığı emdi

    он был поглощён чте́нием (кни́ги) — kitaba dalmıştı

    но́вая иде́я поглоти́ла его́ (всего́) — yeni fikir zihnini tümüyle aldı

    4) almak, tüketmek

    э́та рабо́та поглоща́ет у него́ мно́го вре́мени — bu iş çok zamanını alır

    Русско-турецкий словарь > поглощать

  • 4 пропускать

    несов.; сов. - пропусти́ть
    1) врз geçirmek; kaçırmak, sızdırmak

    пропуска́ть во́здух — ( внутрь) hava almak; ( наружу) hava kaçırmak

    што́ра не пропуска́ет све́та — perde ışık geçirmez

    э́тот сосу́д пропуска́ет во́ду — bu küp suyu sızdırıyor

    сты́ки (обши́вки) пропуска́ют во́ду — мор. armuzlar su sızdırıyor

    пропусти́ть жи́дкость через фильтр — sıvıyı süzgeçten geçirmek

    пропусти́ть мя́со через мясору́бку — eti kıyma makinesinden çekmek

    колю́чая про́волока, по кото́рой пропу́щен (электро)то́к — elektrik yüklü dikenli teller

    пропуска́ть суда́ через проли́в — gemileri boğazdan geçirmek

    2) (обслуживать, обрабатывать) kapasitesi... olmak; hizmet sağlamak; bakmak

    порт пропуска́ет миллио́н тонн гру́зов в год — limanın yıllık yükleme ve boşaltma kapasitesi bir milyon tondur

    3) geçirmek (давать пройти, проехать); (çekilerek) yol vermek ( давать дорогу); içeri bırakmak, içeri sokmak (впускать куда-л.)

    он пропусти́л меня́ впере́д — beni öne geçirdi

    толпа́ пропусти́ла нас — kalabalık açılarak bize yol verdi

    че́рез проли́в врага́ не пропусти́ли — düşmanı boğazdan içeri sokmadılar

    4) (разрешать к напечатанию, демонстрации и т. п.) müsaade etmek

    коми́ссия э́тот фильм не пропусти́ла — komisyon bu filmin gösterilmesine müsaade etmedi

    5) спорт. yaptırmak

    он пропусти́л два мяча́ в свои́ воро́та — kendi kalesine iki gol yaptırmış

    кома́нда заби́ла 10, и пропусти́ла 6 голо́в / мяче́й — takım 10 gol atıp 6 gol yedi

    6) ( упускать) kaçırmak

    пропусти́ть удо́бный слу́чай — fırsatı kaçırmak

    7) (при чтении, переписывании, подсчете) atlamak; geçmek

    пропу́щенная строка́ — atlanan satır

    ока́зывается, я пропусти́л два сло́ва — iki kelime atlamışım

    э́ти подро́бности пропусти́ — bu ayrıntıları geç

    8) ( не являться) gelmemek, bulunmamak

    он пропусти́л три уро́ка — üç derse gelmedi

    9) разг. ( выпить) atmak, yuvarlamak

    пропусти́ть по рю́мочке / по ма́ленькой — birer tek atmak

    Русско-турецкий словарь > пропускать

  • 5 проходить

    I несов.; сов. - пройти́

    пройти́ по мосту́ — köprüden geçmek

    он прошёл ми́мо нас — yanımızdan geçti

    пройди́те вперёд — öne geçin(iz)

    он прошёл в кино́ без биле́та — sinemaya biletsiz daldı

    пройти́ переу́лком — yan sokaktan geçmek

    доро́га прохо́дит о́коло дере́вни — yol köyün yakınından geçer

    здесь пройдёт нефтепрово́д — buradan bir petrol boru hattı geçecek

    2) (yol) almak; yapmak

    мы прошли́ де́сять киломе́тров — on kilometre yol aldık

    стометро́вку он прохо́дит за двена́дцать секу́нд — yüz metreyi on iki saniyede alır

    пе́рвый круг про́йден за 43 секу́нды — спорт. ilk tur 43 saniyede geçildi / koşuldu

    вчера́ го́нщики прошли́ 200 киломе́тров — dün yarışçılar 200 kilometre koştular

    маши́на но́вая, прошла́ всего́ три ты́сячи киломе́тров — araba yenidir, topu topu üç bin kilometre yaptı

    а пото́м пройдём в парк — sonra da parka uzanırız

    не прошёл я и ста шаго́в, как... — yüz adım gittim gitmedim,...

    3) ( миновать) geçmek, arkada bırakmak

    прошли́ го́ды — yıllar geçip gidiyordu

    мно́го лет прошло́ с тех пор — aradan yıllar geçti

    за э́то вре́мя про́йден значи́тельный путь — bu süre içinde hayli yol alındı

    за про́йденный пери́од — arkada / geride bıraktığımız dönem içinde

    передо мной прошли́ собы́тия после́дней неде́ли — gözümün önüne son haftanın olayları bir bir gelip geçti

    4) ( об осадках) yağmak
    5) (распространяться - о слухах и т. п.) dolaşmak, yayılmak

    по всей дере́вне прошёл слух, что... — söylentisi tüm köyü dolaştı

    6) (продвигаться через что-л.) sığmak; geçmek

    ни́тка в ушко́ не прохо́дит — iplik iğnenin gözünden geçmiyor

    в э́ту дверь шкаф не пройдёт — dolap bu kapıdan sığmaz

    через заклёпки прохо́дит вода́ — perçin başlarından su sızıyor

    8) (о времени, о чём-л. бывшем, длившемся) (gelip) geçmek

    прошёл це́лый час — tam bir saat geçti

    зима́ прошла́ — kış geçti

    мо́лодость прошла́, как сон — gençlik bir rüya hali gibi gelip geçti

    с тех пор, как он уе́хал, не прошло́ и неде́ли — o gideli daha bir hafta bile olmadı

    не пройдёт и неде́ли, как... — (bir) haftaya kalmaz / kalmadan

    не прошло́ и го́да, как... — senesine kalmadı,...

    не пройдёт и го́да, как... — bir yıla varmaz,...

    три дня прошли́ в перегово́рах — üç gün görüşmelerle geçti

    вся его́ жизнь прошла́ в борьбе́ — tüm hayatı mücadele ile geçti

    путь, про́йденный на́ми за полве́ка — yarım yüzyıl içinde aldığımız / katettiğimiz yol

    с тех пор ско́лько их таки́х прошло́! — o zamandan bu yana kaç tanesi geldi gitti!

    9) ( прекращаться) dinmek; geçmek

    боле́знь прошла́ — hastalık geçti

    болезнь прошла́ без осложне́ний — hastalık komplikasyonsuz olarak geçti

    головна́я боль у неё прошла́ — baş ağrısı dindi

    всё у него́ пройдёт (о больном)bir şeyi kalmaz

    уста́лость постепе́нно пройдёт — yorgunluk yavaş yavaş çıkacak

    дождь прошёл — yağmur durdu / dindi / kesildi

    шторм прошёл — (denizde) fırtına durdu / kaldı

    10) (подвергаться чему-л.) geçmek

    пройти́ через тяжёлые испыта́ния — ağır / çetin sınavlardan geçmek

    проходи́ть медици́нский осмо́тр — tıbbi muayeneden geçmek

    проходи́ть ветерина́рный контро́ль — veteriner kontrolundan geçmek

    пройти́ (через) цензу́ру — sansürden geçmek

    11) (заканчиваться каким-л. образом) geçmek

    пра́здник прошёл ве́село — bayram neşeli bir hava içinde geçti

    его́ конце́рт прошёл успе́шно — verdiği resital başarılı oldu

    12) (завершить какой-л. курс) görmek

    пройти́ специа́льную подгото́вку — özel eğitim görmek

    пройти́ курс светолече́ния — ışık tedavisi görmek

    э́тот прое́кт резолю́ции не прошёл — bu karar taslağı kabul edilmedi

    14) ( быть принятым) kabul edilmek

    пройти́ в университе́т — üniversiteye kabul edilmek

    15) разг. ( изучать) çalışmak, işlemek

    како́й урок сейча́с прохо́дят? — şimdi kaçıncı ders işleniyor?

    э́то мы еще́ не проходи́ли (в школе)o derse henüz gelmedik

    ••

    э́тот трюк / но́мер не пройдёт! — bu oyun sökmez!

    фаши́зм не пройдёт! — faşizme geçit yok!

    II сов.
    (провести какое-л. время в ходьбе) yürümek

    мы зря сто́лько проходи́ли — boşuna taban teptik

    Русско-турецкий словарь > проходить

См. также в других словарях:

  • almak — i, ır 1) Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) i, den Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak Çocuğu okuldan aldı. 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz kamaştırmak (veya almak) — 1) kuvvetli ışık veya parlaklık, kısa bir zaman için görüşü bulandırmak 2) mec. bir niteliğiyle hayran bırakmak O sıralar Avrupa da bir büyük piyano ustası gözleri kamaştırıyordu. N. Nadi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • soluk — 1. is., ğu 1) Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı. R. N. Güntekin 2) Ciğerlere hava alıp verme 3) mec. Tarz Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yansımak — nsz 1) Işık dalgaları yansıtıcı bir yüzeye çarparak yön değiştirmek, aksetmek Düz ve parlak yüzeylere çarpan ışık yansır. 2) Yer almak Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken açıklığını hemen hemen tamamen kaybetmiştir. Halikarnas… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ateş — is., Far. āteş 1) Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nâr Uygarlık ateşten doğmuştur. 2) Tutuşmuş olan cisim 3) Isıtmak, pişirmek için kullanılan yer veya araç Yemeği ateşten indirdim. 4) Patlayıcı silahların atılması Top… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hız — is. 1) Çabukluk, sürat Hikâyede baştan sona kadar hareket ve hız olmalıdır. F. R. Atay 2) Bir hareketten doğan güç, şiddet Yağmur şimdi hızını daha da arttırmıştı. H. Taner 3) Çaba, güç, gayret, takat 4) fiz. Alınan yolun harcanan zamana oranı,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • flaş — is., Fr. flash 1) Fotoğraf çekiminde ışık yeterli olmadığında bir görüntüyü net almak için kullanılan çok kısa süreli ve güçlü parıltı 2) Fotoğraf çekiminde güçlü parıltıya gereksinim duyulduğunda kullanılan lamba 3) sf., mec. İletişimde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kaynak — is., ğı 1) Bir suyun çıktığı yer, kaynarca, pınar, memba, göz Sonra yavaşça kaynağa doğru eğildi. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Bir şeyin çıktığı yer, menşe İnanılır kaynaklardan alınan haberlere göre... 3) Gelir, kazanç, sağlık vb.ni sağlayıcı öge… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mercek — is., ği, fiz. İçinden geçen paralel ışınları düzenli bir biçimde birbirine yaklaştıran veya birbirinden uzaklaştıran, camdan veya ışık kırıcı herhangi bir maddeden yapılmış, genellikle küresel yüzeylerle sınırlanmış saydam cisim, adese, lens… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • soğurmak — i 1) Bir madde, bir sıvıyı içine çekmek 2) fiz. Katı veya sıvı bir madde soğurma yoluyla bir gazı içine almak, emmek, massetmek, absorbe etmek Siyah yüzeyler ışık enerjisini soğurup ısıl enerji durumuna getirirler …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yutmak — 1. i, ar 1) Haksız olarak kendine mal etmek, zorbalıkla elinden almak Sakarya nın doğusunda Türk Ordusu da kıvrılarak bu canavarın Ankara yı yutmasına mâni olmaya çalışıyordu. H. E. Adıvar 2) Oyunda bir şey kazanmak 2. i, ar 1) Ağızda bulunan bir …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»